SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 33 >>

DEVAM: 10- TEVHİD ÜZERE ÖLEN KİMSENİN KESİNLİKLE CENNETE GİRECEĞİNİN DELİLİ BABI

 

54 - (33) حدثنا بن فروخ. حدثنا سليمان (يعني ابن المغيرة) قال: حدثنا ثابت، عن أنس بن مالك؛ قال: حدثني محمود بن الربيع، عن عتبان بن مالك؛ قال: قدمت المدينة. فلقيت عتبان. فقلت: حديث بلغني عنك. قال:

 أصابني في بصري بعض الشيء. فبعثت إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم أنى أحب أن تأتيني فتصلى في منزلي. فأتخذه مصلى. قال فأتى النبي صلى اله عليه وسلم ومن شاء الله من أصحابه. فدخل وهو يصلى في منزلي. وأصحابه يتحدثون بينهم. ثم أسندوا عظم ذلك وكبره إلى مالك بن دخشم. قالوا: ودوا أنه دعا عليه فهلك. وودوا أنه أصابه شر. فقضى رسول الله صلى الله عليه وسلم الصلاة. وقال: "أليس يشهد أن لا إله إلا الله وأني رسول الله؟" قالوا: إنه يقول ذلك. وما هو في قلبه. قال: "لا يشهد أحد أن لا إله إلا الله وأني رسول الله فيدخل النار، أو تطعمه". قال أنس فأعجبني هذا الحديث. فقلت لابني: اكتبه. فكتبه.

 

[:-148-:] Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti. Bize Süleyman b. Muğire tahdis edip dedi ki: Bize Sabit, Enes b. Malik'ten tahdis etti. Enes dedi ki: Bana Mahmud b. er-Rabi, İtban b. Malik'ten tahdis etti. (Mahmud) dedi ki: Medine'ye geldim. İtban ile karşılaştım. (Ona): Bana senden gelen bir hadis var, dedim. O dedi ki: Gözüme bir şeyler olmuştu da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e benim yanıma gelerek evimde namaz kılmanı ve (namaz kıldığın) o yeri namaz kılacağım yer edinmeyi seviyorum (arzu ediyorum) diye haber gönderdim.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabından Allah'ın dilediği kimseler geldi. Kendisi içeri girip, evimde namaz kıldı. Ashabı ise aralarında konuşuyorlardı. Sonra bunların en büyüğünü ve en ağır olanını Malik b. Duhşum'a isnad ettiler. (İtban) dedi ki: Keşke (Allah Resulü) ona beddua etse de helak olsa diye arzu ettiler. Ona bir kötülüğün isabet etmesini de çok istediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını bitirdi ve şöyle buyurdu:

 

"O kişi Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, benim Allah'ın Rasulü olduğuma şahadet etmiyor mu" buyurdu. Onlar: Evet, o bunu söylüyor ama bu onun kalbinde yok, dediler.

Allah Rasulü: ''Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasulü olduğuma şahadet eden bir kimse cehenneme girmez, yahut cehennem onu tatmaz" buyurdu.

 

Enes dedi ki: Bu hadis benim hoşuma gitti. Bunun üzerine oğluma: Onu yaz dedim, o da onu yazdı.

 

Diğer tahric: Buhari, 424, 425, 667, 686, 838, 840, 1186, 4009, 5401, 6423 -muhtasar olarak-, 6938 -muhtasar olarak-; Müslim, 1494, 1495, 1496; Nesai, 787, 1326 -uzunca-; İbn Mace, 754 -uzunca-; Tuhfetu'I-Eşraf, 9750

 

NEVEVİ ŞERHİ İÇİN TIKLA

 

A.DAVUDOĞLU

AÇIKLAMA: Bu hadisde : «Gözüme bir şey arız oldu...» denilmiş, diğer bir rivayette o şeyin körlük olduğu beyan edilmiştir. Şu halde birinci rivayetteki «bir şey» ta'birinden gözlerinin tamamen görmez olduğunu an­latmak istemiş olması ihtimal dahilinde olduğu gibi gözlerinin zayıfla­dığını kasdetmiş olması da muhtemeldir. Bu takdirde ikinci rivayette gözlerinin zayıflamasına mecazen körlük itlak etmiş olur. Çünkü göz zayıflığı körlüğe yakındır; hatta körlüğün hafif şeklidir.

 

«Mevzu-u bahsolan şeylerin en çoğunu ve en büyüğünü Ma1ik b, Dühşum'a isnad ettiler» demektir. Orada haklarında söz edilenler mü­nafıklardı. Onların çirkin halleriyle kötü icraatından ve müslümanlara re­va gördükleri zahmetlerden bahsedilmiş; binnetice kabahatin büyüğü Malik b. Duhşum'a yükletilmişti. Halbuki Hz. Malik (Radiyallahu anh) ensardan olup Bedir gazasına da iştirak etmişti. On­dan asla nifak beklenemezdi. Müslüman olduktan sonra yaptığı bütün icraat böyle bir itham altında kalmasına manî' idi. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabın.bu husustaki fikrine iş­tirak etmemiş : Allah 'dan başka ilah yoktur; Muhammed O'rmn Resulüdür diye şehadet eden bir zatın cehenneme girmeyeceğini bildirmiş­ti. Buhari'nin rivayetinde :

 

«Görmüyormusun Allah' dan başka ilah yoktur; dedi. Bununla o, A11ah'in rızasını dilemiştir...» buyurulmuştur. Böylece Resuîül­lah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun bu şehadet i samimane getirdiği­ne şehadet eylemiştir, Binaenaleyh Hz. Ma1ik'in imanının sadakat ve samimiyetinde asla şüphe etmemek gerekir.

 

Hadisden Çıkarılan Hükümler:

 

1- Namaz kılan bir kimsenin yanında onu meşgul etmeyecek şekilde konuşmak caizdir.

2- Sulehanın eserleriyle teberrük olunabilir.

3- Ev sahibinin rızasiyle ziyaretçi imam olabilir.

4-  Münafık ve şakilerin helaki ve başlarına bela gelmesi temenni edilebilir.

5- Bir şüpheden dolayı töhmet altında bulunan kimseyi hükümet büyüklerine söylemek caizdir; ta ki onlar da onun şerrinden korunsunlar.

6- Büyükler, ulema ve fudaîa kendilerine tabi' olanları ziyaret ve tebrik edebilirler.

7- Bir maslahat dolayısiyle kendinden büyük bir  zatı  çağırmak caizdir.                 

8- Nafile namazı cemaatla kılınabilir.

9- Gündüz nafilelerini de gece nafileleri gibi ikişer rek'at kılmak sünnettir.

10- Hadîs ve diğer şer'i ilimleri yazmak caiz hatta müstehaptır. Hadîslerin yazılması nehy edildiği gibi yazılmasına müsaade dahi buyurulmuştur. Bundan dolayı bazı ulema şöyle demişlerdir:

 

«Hadîs yazmak, ezberlemeye imkanı varken sadece yazıya güvenip ezbere yanaşmıyacağından korkulanlara yasak edilmiş;; ezberlemeye im­kan bulamayanlara yazmalar için izin verilmiştir.»

 

Bazılarına göre hadîs yazmak ibtida'İ islamda yasaktı. Çünkü, yazılırsa Kur'anla hadîsin bir birine karıştırılmasından korkuluyordu. Sonraları böyle bir endişe kalmayınca hadîsin yazılmasına izin verildi. Selef-i salihinden sahabe-i kiram ile tabiin arasında hadîsin yazılıp yazılamayacağı hususunda hilaf vardı. Sonraları yazılabileceğine hatta yazıl­masının müstehab olduğuna icma-i ümmet vak'i olmuştur. Hadîs tasnifi Hasan-i Basrî, Said b. el-Miüseyyeb ve diğer kibar-ı tabiinin vefatlarından sonra başlamıştır. İlk tel'lifi "İbni Cüreyc yapmıştır.

 

11- Daha mühim olan bir şey mühim olana tercih edilir. Zira Pey­gamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz, Itban 'in evine gelince evvela namaz kılmış; sonra yemek yemiştir. Ümmü Süleym hadîsinde ise evvela yemek yediği, sonra namaz kıldığı zikrediliyor. Çünkü o zaman yemeğe da'vet edilmişti. Itban hadîsinde ise namaz kılmak için davet olunmuştu.

 

Şu halde her iki hadîsde evvela en mühim olandan yani ne için da'vet olundu ise ondan başlamıştır.

 

12- Buharı rivayeti «imanda i'tikad şart değildir; ikrar yeter» diyen gulat-ı mürcie'ye red cevabıdır.

13- Körlük ve benzeri özürlerden dolayı cemaat terk edilebilir.

 

 

55 - (33) حدثني أبو بكر بن نافع العبدي. حدثنا بهز. حدثنا حماد. حدثنا ثابت، عن أنس؛ قال: حدثني عتبان بن مالك؛ أنه عمي . فأرسل إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال:

 تعالى فخط لي مسجدا. فجاء رسول الله صلى الله عليه وسلم.وجاء قومه. ونعت رجل منهم يقال له مالك بن الدخشم. ثم ذكر نحو حديث سليمان بن المغيرة.

 

[:-149-:] Bana Ebu Bekr b. Nafi el-Abdi tahdis etti. (Dedi ki): Bize Behz rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hammad rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sabit, Enes'den naklen rivayet eyledi. Enes dedi ki: Bana İtban b. Malik tahdis ettiğine göre gözleri kör olmuştu. Bu sebeple Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e haber gönderip: Gel de benim için bir mesdt yeri tayin et, dedi.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi. Onunla birlikte kavmi (ashabı) da geldi. Onlardan Malik b. ed-Ouhşum denilen bir adamın niteliklerinden söz edildi sonra hadisi Süleyman b. el-Muğire'nin hadisine yakın olarak zikretti.

 

 

Tahric bilgisi 148 nolu hadis ile aynıdır.

 

NEVEVİ ŞERHİ: "Bana bir mesdt yeri göster" yani orayı mesdt edinmek üzere bir yeri bana alametlendirerek tespit et. Bu da senin eserini bereket bilerek orada namaz kılacağı m bir yer bana göster demektir.

 

Bu hadiste türlü bilgiler vardır ki, bunların pek çoğu daha önce geçti. Bu Hadisten Çıkartılan Hükümler:

 

1- Salihlerin eserleri ile teberrük caizdir.

2- Aıimleri, fazilet sahiplerini ve büyük kimseleri onlara uyan kişilerin ziyaret etmeleri, onları tebrik etmeleri caizdir.

3- Ortaya çıkan bir masıahat sebebiyle fazileti daha az olanın, daha faziletli olanı davet etmesi, çağırması caizdir.

4- Nafile namazın cemaatle kılınması caizdir.

5- Gündüzün kılınan nafile namazıarda sünnet olan gece gibi ikişer ikişer rekat olarak kılınmalarıdır.

6- Namaz kılanların yanında onları uğraştırmadığı ve namazıarını karıştırmalarına ve benzeri hallere sebep olmadığı sürece konuşmak ve bir şeylerden söz etmek caizdir.

7- Ziyaret eden bir kimsenin ziyaret edilene rızası ile imamlık yapması caizdir.

8- Hakkında şüphe bulunup, zan altında kalmış olan ya da benzeri hallerde bulunan bir kimseden yöneticilerin önünde ve diğerleri önünde -onun tehlikelerinden korunulması için- söz etmek.

9- Hadisi ve diğer şer' i ilimIeri yazmak caizdir. Çünkü Enes oğluna: Bunu yaz, demiştir. Hatta bu hallerde yazmak müstehaptır.

Hadiste ise hadisin yazılmasının yasaklandığı da sözkonusudur, yazılmasına izin verdiği de zikredilmiştir. Bu da şöyle açıklanmıştır (1/244): Yasak yalnızca yazdığına bel bağlayıp, imkanı bulunduğu halde hıfz etmekte kusurlu hareket edeceğinden korkulan kimseler içindi. İzin ise hıfz etme imkanı bulunmayan kimselere verilmişti. Hadislerin ilk olarak yazılmasının yasaklanış sebebi Kur'an-ı Kerim'e karıştırılma korkusundan dolayı idi. Ondan sonra yazmaya izin verilmesi ise bu hususta emin olunmasından sonra idi. Ashab ve tabiinden olan selef arasında hadis yazmanın caiz olup olmadığı hususunda görüş ayrılığı vardır. Sonra ümmet bunun caiz ve müstehap olduğu üzerinde icma etti. Allah en iyi bilendir.

Yine hadiste işleri önem sırasına göre koyup, daha önemlisinden başlamaya delil vardır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada zikrettiğimiz İtban hadisinde, gelir gelmez ilk olarak namaz kılmakla başlamış sonra yemek yemiştir. Um Suleym' e yaptığı ziyareti ile ilgili hadiste ise önce yemek yemiş sonra namaz kılmıştır çünkü İtban'ın hadisinde önemli olan namaz idi, çünkü onu namaz kılması için davet etmişti. Um Suleym'in hadisinde ise onu yemek yemeye davet etmişti. Her iki hadiste de belirtildiği üzere ne için davet olunmuşsa onunla başladığı görülmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

İmamın ve alim kimsenin bir ziyarete, bir ziyafete ya da benzeri bir işe giderken arkadaşlarını yanına alması caizdir. Bu hadisten daha önce sözünü ettiğimiz daha başka hükümler ile yazmadığımız başka hükümler de anlaşılmaktadır. Doğruyu en iyi bilen Allah'tır. Hamd ona mahsustur, nimet, lütuf ondandır, minnet onadır, başarı ondandır, hatadan koruyan yalnız odur.